Şöyle bir ortam hayal edin: (araç kullanmayı pek sevmeyen eşim ve ben için) müthiş manzaraya sahip ama virajlı ve dar yollardan geçtiğiniz uzuuun bir yolculuk sonrası yorgun argın otele varıyorsunuz. Beyefendi kapıda karşılıyor, güleryüzü ve sakin tavrıyla yardımcı oluyor. Giriş işlemleriniz yapılırken de içeriden eşi hanımefendi buz gibi limonata ve kurabiye ikramıyla sizi ferahlatıyor, tüm yorgunluğunuz o anda geçiveriyor. Odanıza yerleşiyorsunuz, her yer temiz ve çarşaflar, havlular mis kokulu. O anda hijyenle ilgili kafanızda hiçbir soru işareti kalmıyor. Biraz dinlenip beş çayı için havuz başına çıkıyorsunuz, lezzetli ikramlar ve çay servisi ile manzaranın tadını çıkarıyorsunuz. Tarkan abi hoş sohbeti ve Ege ağzı ile sizi buram buram Ege’nin kalbinde hissettiriyor. Akşam yemeğini nerede yesek, ne yapsak acaba herkesin Yunan’a kaçtığı ortamda her şey dahil otel rezerve etmemekle hata mı ettik, acaba kazıklanır mıyız derken menüyü inceledik ve gayet makul fiyatlarla karşılaşınca ekstra mutlu olduk. Selimiyede diğer mekanların menü fiyatlarını inceleyince ya da Marmaris’te otelimizin bizim için ne büyük nimet olduğunu zaten ilerleyen günlerde görmüş olduk. 5 gecelik konaklamanın 4 akşamında yemeğimizi gönül rahatlığıyla otelimizde yedik. Çünkü gerçekten Selimiye’nin en iyi manzarası ve en kaliteli hizmetine sahip. Bir kere cırcır böcekleri ve kuş cıvıltılarının sesine otel sahiplerinin oluşturduğu harika müzik listesi eşlik ediyor, nezih ve sakin bir restoran ortamı sunuyor. Restoran menüsü çok zengin olmamakla birlikte et-balık-tavuk tercih edebileceğiniz, meze çeşitlerinin ve salataların gayet yeterli olduğu bir menü. Alkollü-alkolsüz içecek seçenekleri de bizim için gayet yeterliydi. Sadece restoranı için dışarıdan gelen müşteriler de var ki bence çok mantıklı. Çünkü dediğim gibi manzarası, lezzetleri ve hizmet anlayışı bunu hak ediyor. Kahvaltıya gelince yine müthiş manzara, cırcır böcekleri, kuş cıvıltıları ve sabah için özenle seçilmiş daha sakin müziklerle güne başlıyorsunuz. Ev yapımı reçeller, pişiler, zeytinyağına bandırıp yediğiniz ekmeğiyle çeşit olarak yeterli, malzeme olarak kaliteli ve lezzetli bir kahvaltı sunuluyor. Kahvaltı içeriği günlük olarak ufak değişikliklere uğruyor. Bir gün pişi ise bir gün börek, bir gün karpuz ise bir gün kavun, bir gün portakal reçeli ise bir gün dut reçeli gibi… Otelle ilgilenen 3 kuşak var: baba patron, oğul patron ve junior patron (isimlerini sormadığım için bağışlasınlar, ben böyle kodladım)😊 baba patron ince tüm ayrıntılara kafa yoruyor ve oteldeki her şeyin yapaylıktan uzak, orijinal olmasına takıntılı. Mesela düzenli olarak çiçekleri suluyor, her akşam gün batarken restorana çıkan yoldaki nişlerde bulunan tealight’ları tek tek yakıyor ve hava karardığında ışıklı bir yoldan restorana çıkıyorsunuz, led mumlara karşı çünkü gerçeği kadar etkili olmaz diyor. Belki pek çok kişinin fark etmeyeceği bir ayrıntı ama otelde böyle güzel bir atmosfer oluşmasında O’nun vizyonunun etkili olduğunu düşünüyorum ve kendisinden öğrenilecek çok şey var. Baba edasıyla ve tüm samimiyetiyle sizi dönüşte tekerinize su dökerek yolcu ediyor 😊 Oğul patron daha çok misafirlerle iletişimde aktif rol oynuyor. Nereye gidilir, ne yapılır, hangi koy güzeldir gibi rotalar O’ndan sorulur. Bir de junior patron var benim favorim❤️daha çok oyun peşinde şimdilik, otele yaşıtı oyun arkadaşı olabileceği kimse gelmiş mi diye dikkat kesiliyor. Umarım mavi mücevherleri havuza kimin sakladığını bulmuştur 😊 Bir de çalışanlar var oteli benimsemiş, sahiplenmiş, kendi işletmesi için yapıyormuş gibi uğraşan emek veren. Onlar da gizli kahramanlar, hizmet kalitesindeki katkıları kuşkusuz. Tüm çalışanlara ve size Türkiye’de hâlâ orta gelir grubundaki insanların kaliteli hizmet alabildiği yerlerin var olduğunu gösterdiğiniz için ayrıca çok teşekkür etmek istiyorum. Türkiye’deki pek çok işletme sizi örnek almalı. Mutlaka yeniden geleceğimiz yerler listesinde başa eklendi. Misafiriniz çok ve nezih, kazancınız bol olsun. Çünkü hak ediyorsunuz. Balıkesir-Havran’dan sevgiler 🌸
