Desteklenmeyen bir internet tarayıcısı kullandığınızı fark ettik. Tripadvisor internet sitesi düzgün olarak görüntülenemeyebilir.Aşağıdaki internet tarayıcılarını destekliyoruz: Windows: Internet Explorer, Mozilla Firefox, Google Chrome. Mac: Safari.
Türkiye’nin merkezinin güneyinde, Ankara’nın güneydoğusunda bulunan ay manzaralı bölge Kapadokya, peri bacaları adı verilen eşsiz jeolojik oluşumları ile ünlüdür. Büyük, koni biçimindeki oluşumlar, çevredeki yumuşak volkan tüflerinin erozyona uğramasıyla zaman içinde oluşmuştur. Geçmiş kültürler, bu oluşumları ev ve kale (Üçhisar Kalesi gibi) olarak kullanmak üzere şekillendirmiş ve hatta Kaymaklı ve Derinkuyu gibi tamamı yer altında olan şehirler de ilk dönem Hristiyanları tarafından saklanma yeri olarak kullanılmıştır. Kayseri civarı, bu bölgeye geçiş kapısı gibidir.
Kelimenin tam anlamıyla volkanik kayaya oyulmuş bir belde olan Göreme, görkemli 10. ve 11. yüzyıl mağara kiliselerini barındıran devasa bir UNESCO Dünya Mirası Alanı olan Göreme Ulusal Parkı'na geçit sağlar. Parkın kendisi, peribacası oluşumlarıyla ünlüdür ve sırt çantalı gezginleriyle son derece popülerdir. Burası ayrıca Türk mutfağını ve şarabını tatmak için mükemmel bir yerdir.
Uçhisar taş kalesi tuhaf ve harika bir yapıdır, bir taş yığınından yükselen bir tür Jim Henson yaratığını andırır. Civar manzarayı hayranlıkla izlemek için en tepeye çıkmadan önce kalenin oymalı koridor ve odalarını incelemeye biraz zaman ayırın. Ya da tamamen farklı bir açıdan bakmak için bir sıcak hava balonu turuna çıkıp Uçhisar deneyiminizi yeni zirvelere taşıyın.
Kapadokya bölgesinin gayri resmi başkenti Nevşehir, çevreyi, yer altı şehirlerini ve sayısız peri bacasını keşfetmek için muhteşem bir başlangıç noktasıdır. Hititler tarafından 3.000 yıldan daha önce Nysa adıyla kurulmuş olan Nevşehir, şehre tepeden bakan Osmanlı kalesi kalıntıları ve Damat İbrahim Paşa Külliyesi’nde bulunan 18. yy'a ait Kurşunlu Camii’nin de bulunduğu tarihin pek çok dönemine tanıklık etmiş tarihi mekanlara sahiptir. Nevşehir Müzesi, Türkiye’nin en iyi ve en popüler müzelerinden biridir.
Ankara Çayı kıyılarından dimdik yükselen, Türkiye’nin başkenti ve ikinci en kalabalık şehri Ankara, tarihindeki çeşitli medeniyetlerin kalıntılarıyla bezenmiş modern bir Avrupa metropolüdür. Hitit, Frig, Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı medeniyetlerine ait eski kaleler ve harabeler tüm şehri baştan başa bezemiştir. Modern şehir hükümet ve meclis binalarına, büyük üniversitelere, askeri alanlara, konsolosluklara, hareketli gece hayatına ve şehrin en eski parkı olan Gençlik Parkı’na ev sahipliği yapmaktadır.
Türkiye Rivierasında bir sayfiye kasabası olan Belek çam ormanlarıyla çevrili son derece temiz ve beyaz kumlu plajlarıyla ünlüdür. Tarih meraklıları Perge ve Aspendos amfi tiyatrosundaki Roma kalıntılarını görmek için günlük geziler planlayabilir. Yahut golf oynamayı tercih edebilirsiniz, golf sopalarınızı getirmeyi unutmayın! Bölgede mükemmel golf sahaları var.
Antalya’nın yaklaşık 45 km güneybatısında, Toros Dağları’nın eteğinde, güzel bir kıyı tatil köyü olan Kemer’i bulacaksınız. Kordon boyunca yürüyüşün tadını çıkarın ve Türk göçebelerinin hayatını yansıtan, yeni kurulmuş çadır kentini ziyaret edin. Halı dokumacılarını iş başındayken izleyebilir veya ayran ve gözleme gibi özel Türk lezzetlerini tadabilirsiniz. Yakınlarda sizi Tahtalı Dağı'nın (2.365 metre) zirvesine çıkaracak olan bir teleferik bulunur.
Yüzyıllar boyunca bu kıymetli kara parçasına pek çok kültür kendi damgasını vurmuştur. Günümüzde, bu etkileri, İstanbul’un mahallelerini birinci elden keşfederek deneyimleyebilirsiniz. Sultanahmet’teki kutsal yerleri, Beyoğlu’nun 19. yüzyıl şıklığını, Nişantaşı’nın lüks modasını, Kadıköy’ün coşkulu kafe ahalisini ve Beşiktaş’ın futbol aşığı sokaklarını gördüğünüzde, gezginlerin neden “İstanbul tek bir şehir değil, bir şehrin içinde pek çok şehirdir” dediklerini çok daha kolay anlarsınız.
Bir zamanlar Salvador Dali'nin yaşadığı ve İspanyol Katalan mimar Antoni Gaudí'nin çeşitli şehir binalarını tasarladığı Barcelona biraz gerçek üstü bir his verir. Gaudí'nin Sacred Family Kilisesi'ne adımınızı attığınızda aynaların içine düşmüş gibi olursunuz; bu seyahate Güell Parkını ziyaret ederek devam edebilirsiniz. Las Ramblas'ta bir kaldırım kafesinde sangria yudumlarken, ışıltılı sokak sanatçılarını izleyin, sonra tapas barlarda dolaşarak kendinize bir şölen sunun.