Desteklenmeyen bir internet tarayıcısı kullandığınızı fark ettik. Tripadvisor internet sitesi düzgün olarak görüntülenemeyebilir.Aşağıdaki internet tarayıcılarını destekliyoruz: Windows: Internet Explorer, Mozilla Firefox, Google Chrome. Mac: Safari.
Türkiye’nin merkezinin güneyinde, Ankara’nın güneydoğusunda bulunan ay manzaralı bölge Kapadokya, peri bacaları adı verilen eşsiz jeolojik oluşumları ile ünlüdür. Büyük, koni biçimindeki oluşumlar, çevredeki yumuşak volkan tüflerinin erozyona uğramasıyla zaman içinde oluşmuştur. Geçmiş kültürler, bu oluşumları ev ve kale (Üçhisar Kalesi gibi) olarak kullanmak üzere şekillendirmiş ve hatta Kaymaklı ve Derinkuyu gibi tamamı yer altında olan şehirler de ilk dönem Hristiyanları tarafından saklanma yeri olarak kullanılmıştır. Kayseri civarı, bu bölgeye geçiş kapısı gibidir.
Kelimenin tam anlamıyla volkanik kayaya oyulmuş bir belde olan Göreme, görkemli 10. ve 11. yüzyıl mağara kiliselerini barındıran devasa bir UNESCO Dünya Mirası Alanı olan Göreme Ulusal Parkı'na geçit sağlar. Parkın kendisi, peribacası oluşumlarıyla ünlüdür ve sırt çantalı gezginleriyle son derece popülerdir. Burası ayrıca Türk mutfağını ve şarabını tatmak için mükemmel bir yerdir.
Uçhisar taş kalesi tuhaf ve harika bir yapıdır, bir taş yığınından yükselen bir tür Jim Henson yaratığını andırır. Civar manzarayı hayranlıkla izlemek için en tepeye çıkmadan önce kalenin oymalı koridor ve odalarını incelemeye biraz zaman ayırın. Ya da tamamen farklı bir açıdan bakmak için bir sıcak hava balonu turuna çıkıp Uçhisar deneyiminizi yeni zirvelere taşıyın.
Ankara Çayı kıyılarından dimdik yükselen, Türkiye’nin başkenti ve ikinci en kalabalık şehri Ankara, tarihindeki çeşitli medeniyetlerin kalıntılarıyla bezenmiş modern bir Avrupa metropolüdür. Hitit, Frig, Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı medeniyetlerine ait eski kaleler ve harabeler tüm şehri baştan başa bezemiştir. Modern şehir hükümet ve meclis binalarına, büyük üniversitelere, askeri alanlara, konsolosluklara, hareketli gece hayatına ve şehrin en eski parkı olan Gençlik Parkı’na ev sahipliği yapmaktadır.
Yüzyıllar boyunca bu kıymetli kara parçasına pek çok kültür kendi damgasını vurmuştur. Günümüzde, bu etkileri, İstanbul’un mahallelerini birinci elden keşfederek deneyimleyebilirsiniz. Sultanahmet’teki kutsal yerleri, Beyoğlu’nun 19. yüzyıl şıklığını, Nişantaşı’nın lüks modasını, Kadıköy’ün coşkulu kafe ahalisini ve Beşiktaş’ın futbol aşığı sokaklarını gördüğünüzde, gezginlerin neden “İstanbul tek bir şehir değil, bir şehrin içinde pek çok şehirdir” dediklerini çok daha kolay anlarsınız.
Seine'de gezinerek ve Eiffel Tower ile Zafer Takı gibi simgelere hayranlıkla bakarak geçirilen bir günün ardından dinlenmek için bir kaldırım kafesinde pain au chocolat ile oyalanmak …mükemmel Paris deneyimi boş vakitle canlılığı bir arada sunar, enfes yemekler ve Louvre'daki eserlerin keyfini çıkaracak yeterince zaman da vardır. Notre Dame'da ruhunuzu uyandırın, Marché aux Puces de Montreuil'de pazarlıklara girişerek güzel parçalar alın veya Marché Biologique Raspail'de hediyeliklere bakın, sonra hepsini taçlandırmak için Moulin Rouge'da bir risqué şovuna gidin.