Türkiye Rivierası’nda Üçağız gibi geleneksel balıkçı köyleri, Marmaris ve Antalya’nın modern tatil köylerinin yanında bulunmaktadır. El değmemiş sarı kum plajları ve çam ormanları, Aziz Paul gibi tanınmış eski ev sahiplerini de kapsayan tarihi bakımdan zengin olan bu kıyıları şekillendirir. Otobüsler Türkler’in Akdeniz olarak adlandırdıkları turkuaz suların ardında bulunan koylar, kaleler ve şehirler arasında kolay ulaşımı sağlar. Olimpos’taki geceleri en büyüleyici şekilde görebileceğiniz Kimera’nın heybetli sonsuzluk ateşini (Yanartaş) görmeden dönmeyin.

Türkiye Rivierasında bir sayfiye kasabası olan Belek çam ormanlarıyla çevrili son derece temiz ve beyaz kumlu plajlarıyla ünlüdür. Tarih meraklıları Perge ve Aspendos amfi tiyatrosundaki Roma kalıntılarını görmek için günlük geziler planlayabilir. Yahut golf oynamayı tercih edebilirsiniz, golf sopalarınızı getirmeyi unutmayın! Bölgede mükemmel golf sahaları var.

Antalya’nın yaklaşık 45 km güneybatısında, Toros Dağları’nın eteğinde, güzel bir kıyı tatil köyü olan Kemer’i bulacaksınız. Kordon boyunca yürüyüşün tadını çıkarın ve Türk göçebelerinin hayatını yansıtan, yeni kurulmuş çadır kentini ziyaret edin. Halı dokumacılarını iş başındayken izleyebilir veya ayran ve gözleme gibi özel Türk lezzetlerini tadabilirsiniz. Yakınlarda sizi Tahtalı Dağı'nın (2.365 metre) zirvesine çıkaracak olan bir teleferik bulunur.

Kuşadası'nın Ege kıyı şeridi boyunca uzanan plajlar toprak açısından olduğu kadar atmosfer olarak da çok çeşitlidir. Bir zamanlar sadece kadınlara yönelik olduğu için o şekilde adlandırılan Kadınlar Plajı gece kulüpleriyle, hediyelik eşya satıcılarıyla, restoranlarla ve tabi güneş ve yüzme sevdalılarıyla doludur. Etrafı çimle çevrili Gold Plajı bakımlı ve huzurlu bir yerdir. Buradan, plaj barları, havuz masaları ve su sporları için tam bir cennet olan Long Beach'e kadar at sırtında gidin.

Dubrovnik 1990'larda yaşanan savaşın yaralarını sardı, ziyaretçiler buraya geldiklerinde sakin bir şehirle karşılaştı. Adriyatik ve Dinar Alpleri arasında bulunan bu yer birçok Avrupalı konuk için ulaşılabilir ve uygun fiyatlı bir tatil yeridir. Özellikle, sadece yaya olarak gezilebilen Eski Şehir (Old Town) büyüleyicidir.

Burada yaşadığından beri 200 yıldan fazla zaman geçti fakat Mozart hala Salzburg’un en sevgili oğlu. Bestecinin doğduğu ve yaşadığı yeri gezin ve ardından barok mimarisine dalarak Altstadt’ı (Eski Şehir) keşfe çıkın. Müzik zevkiniz "Raindrops on roses and whiskers on kittens"dan çok "Requiem in D Minor"a yakınsa, birçok Sound of Music turundan birine katılın ve Von Trapps’in ayak izlerini takip edin.

Bir zamanlar Dağlar Diyarı olarak bilinen ve 10,000 mil kare genişliğindeki Tirol eyaleti, azgın nehirlerin, yemyeşil kırların ve sarp zirvelerin olduğu bir harikalar diyarıdır. Fantastik yürüyüş yolları, Zillertal Alplerinin arasından geçer. Ünlü tatil beldeleri, dağ yamaçlarını süslemektedir. Bunların arasında 1964 ve 1976 Kış Oyunlarına ev sahipliği yapmış Kitzbühel, St.Anton, Ischgl ve Seefeld bulunmaktadır. Başkent Innsbrcuk tam bir Orta Çağ mücevheridir. Güçlü bir Tirol kimliğine sahiptir: Bu bölgeye özgü deri pantolon ve tüylü şapkaları görünce sakın şaşırmayın.

Berlin, modadan mimariye ve dolu siyasi geçmişine kadar sınırlarda bir şehirdir. Berlin Duvarı yoğun savaş sonrası atmosferini taşıyan ait üzücü bir hatıradır ve şimdi kalıntılarını kaplayan duvar yazısı sanatı sosyal gelişimin sembolü olmuştur. Üstünde bir güneş sistemi modeli bulunan Weltzeituhr (dünya saati) Saati'ni ziyaret edin, sonra zamanda geriye giderek, Napoleon ve Beethoven'ın sık uğradığı bir 16. yüzyıl restoranı olan tarihi Zur Letzten Instanz'da yemek yiyin.

Fransa ve Almanya sınırları yakınındaki Ren Nehri üzerine kurulan Basel, ülkenin müze açısından en zengin şehridir. Kültür odaklı bu şehir, her Haziran ayında dünyanın en etkili sanat pazarına ev sahipliği yapar ve aynı zamanda çok renkli kiremit çatılı ve kırmızı kum taşından yapılan sevimli Munster Katedrali de burada bulunmaktadır. Şehir merkezinde bulunan ünlü hayvanat bahçeleleri ile birlikte bolca yeşil alan vardır. İsviçre’de bulunan ve Roma kalıntılarının bulunduğu en büyük alan Augusta Raurica, doğuya yapılacak günlük bir seyahat için güzel bir seçimdir.

Almanya’daki en eski üniversitenin yer aldığı Heidelberg, 17. yüzyılda oldukça kötü bir darbe aldığından 18. yüzyılda Barok tarzı binalarla yeniden inşa edilmiştir. Hoş bir yürüyüş için tarihi şehir merkezindeki Gotik sokaklarda dolanın. Ayrıca şehrin sembolik kalbi olan Heidelberg Şatosu’nu, 18. yüzyıldan kalma güzel bir köprü olan Alte Brucke’yi ve Öğrenci Zindanı’nı da ziyaret edin. 16. yüzyılda inşa edilen bu zindan, ayda üç gün boyunca yaramaz çocukları sokaklardan uzak tutmak amacıyla kullanılmıştır. Bir de Penn State’in bir numaralı parti okulu olduğunu söylerler!

Canlı Antwerp şehri gizli bir mücevherdir. Elmas ticaretinin merkezi ve dünyanın beşinci büyük limanı olması, Orta Çağ caddelerini, Rönesans eserlerini ve hareketli gece hayatını gölgede bırakabilir. Bu şık Flaman şehrinde bisiklet bir yere gitmenin en popüler yoludur. Kraliye Müzesinde veya Rubens Evinde ustalara ait binlerce eser görebilirsiniz. Grote Pazarındaki capcanlı hayatı deneyimleyin. Yapımına 1351’de başlanan ve halen tamamlanmamış olan Meryem Ana Katedralindeki sanata ve mimariye hayran olun.

Hollanda’nın en modern şehri 13. yüzyılda bir balıkçı köyü olarak kuruldu. Şehir, ticarette ve endüstride önemli bir güç olma yolundayken, 1940 yılında şehir merkezi ve limanı Almanlar tarafından bombalanarak harap edildi. Ancak, Roterdam’ın eşsiz mimarisi, bu uygar ve kozmopolit şehri bisikletle dolaşacak çok sayıda ziyaretçiyi kendisine çekmektedir. 1620 yılında göçmen gemilerinin Yeni Dünya’ya yelken açtığı tarihi Delfshaven’da eski Hollanda tarzı evleri görebilirsiniz. Yaz karnavalından klasik müziğe kültürel etkinlikler Amsterdam’ı iddialı bir şehir yapar.