Katanya yüzyıllar boyunca Yunanlılardan Romalılara, Araplardan Normanlara ve İspanyollara (bunlar sadece birkaçı) kadar birçok imparatorluğa ödül olmuştur. Ancak bu şehrin vatandaşlarının hemen arka bahçelerinde çok daha tehlikeli bir düşmanları var: 1693’de depremler ve püsküren lavla şehri yıkan, Avrupa’nın en büyük ve en aktif yanardağı olan Etna Dağı. Yanardağın püskürmesinin ardından yapılan barok tarzı binalara yakından baktığınızda lavın ne kadar yaratıcı bir şekilde kullanıldığını göreceksiniz.

Majorca’nın ekonomik ve kültürel merkezi olan Palma, adanın birçok altın sarısı ve beyaz kumsalını keşfetmeye başlamak için harika bir üs. Eski bir Mağribi kalesi veya duvarlı şehri olan Palma’nın eski şehir merkezi, yürüyerek keşfedilebilecek dar sokaklardan oluşan bir labirenti andırmaktadır. Soller Treni’ne binip 17 mil boyunca manzaralı bir yolculuk yapabilir, 14. yüzyıldan kalma Bellver Kalesi’ni ve çağdaş sanat müzesini ziyaret edebilir ve gece hayatının içine dalabilirsiniz.

Bir zamanlar dumanı, trafiği ve dökülen binalarıyla bilinen Atina, 2004 yılı Yaz Olimpiyatlarından gelen servet sayesinde tamamen yenilendi. Şehir, tertemiz parkları ve caddeleri, ultra modern metrosu, yeni otobanları, kolayca ulaşılabilen havaalanı, mükemmel İngilizce tabelaları ile bir tercih nedeni olabilir. Adalara giderken bir mola yeri olmasının dışında, sofistike Atina’da görülecek yerlerin arasında Akropolis’ten Olimpiya Zeus Tapınağına kadar, Batı tarihinin önemli noktaları ve Ulusal Arkeoloji Müzesi hazineleri de yer alır.

Burada karşınıza birçok portakal ağacı çıkacaktır ancak “Valencia portakalı” olarak bilinen meyve aslında Kaliforniya’da geliştirilmiştir. Yerel yiyeceklerle ilgilenen ziyaretçilere Paella’yı tatmalarını tavsiye ederiz. Şehirde her ne kadar birçok anıt olsa da Valencia’nın mücevheri, müzeler, sinemalar, tiyatrolar ve daha birçoğunun yer aldığı fütüristik bir kompleks olan Sanat ve Bilim Şehri’dir.

Büyüleyici Santorini bambaşkadır. Coğrafi yenilik takdire değerdir. Adadaki popüler siyah volkanik Perissa ve Kamari kumsalları ile (arkeoloji meraklılarının gideceği yer olan) Akrotiri yakınındaki meşhur Kızıl Kumsal çok ilgi çeken yerlerdir. Santorini Kiklad adalarında dev bir lagünü çevreler ve gökyüzüne uzanan yüksek kasabalarda baş döndürücü manzaralar, seçmeci bir mutfak, güzel galeriler, canlı bir gece hayatı ve mükemmel şaraplar sunar.

“Kızıl Şehir” adıyla da anılan Marakeş; pazarlarla, bahçelerle, saraylarla ve camilerle dolu, büyülü bir yerdir. Tarihî Medine'nin sıcakkanlı avlularını keşfetmek ve dar sokaklarını dolaşmak, koca bir günü kolayca doldurabilir. Sakin Jardin Majorelle'de iç huzuru bulabilir veya şehrin tarihî camilerinden birinin güzelliğini hayran hayran seyredebilirsiniz (unutmayın; Müslüman değilseniz içeri giremezsiniz).

Katar'ın parlayan mücevheri Doha, ülke nüfusunun çoğuna ve çeşitli kökenlerden göçmen topluluklara ev sahipliği yapan çok kültürlü bir şehirdir. Corniche, tablodan fırlamış gibi mimarisi ve göz kamaştıran liman manzarası ile ziyaretçileri kendine hayran bırakırken şehrin çok sayıdaki alışveriş merkezlerinde bol miktarda alışveriş olanağı vardır. Doha, fütüristik Eğitim Şehri ve Ulusal Müzesi dâhil olmak üzere sayısız kültürel tesisleri ile ünlüdür.

Atmosferik arka caddeler, ABu Dabi’ye ait çok farklı izlenimler uyandırmaktadır. B.A.E'nin düzgün ve modern başkenti, gelenek ve ilerlemenin büyülüyeci bir karışımını sergilemektedir. N.Ö. yaklaşık 3000 yılına kadar uzanan zengin tarihi izleyen Abu Dabi, Arap kültürü dokusunu gösterişli Dubai'den daha fazla korumaktadır. Taksil, Korniş Parkı, Beyaz Kale, Bedevi hayatına ait ipuçları sunan Miras Köyü ve Kadın El Sanatları Merkezini gezmek için güvenli bir yoldur.