En çok dünya yemek sanatına olan yaptığı harika lezzet katkılarıyla (özellikle parmesan peyniri ve Parma jambonuyla) ünlüdür. Parma aynı zamanda Roncole yakınlarında doğmuş olan Verdi’nin döneminden bu yana opera tutkunlarının (Tiyatro Bölgesi’ne akın eden) da önem verdikleri bir yerdir. Parma’nın görülmesi gereken pek çok tarihi yerinin arasında 11. yüzyıla ait katedral ve vaftizhane de vardır. 12. yüzyılda kurulmuş olan şehir, Romanesk ve Gotik mimari dönemlerini bir arada bulundurduğu için Orta Çağ Avrupası’nın en önemli yapılarına sahip olduğu düşünülür.

Bir zamanlar İtalya'daki Bizans İmparatorluğu’na başkent olmuş Ravenna halen mirasını anımsatan muhteşem mozaikler barındırıyor. Ayrıca 2. Dünya Savaşı sırasında yerel halkın ölülerin küllerini sakladıkları vazoları korumak için sakladıkları yer olan küçük bir harabenin yanısıra Dante’nin mezarını ziyaret ettiğinizden emin olun.

Bu UNESCO Dünya Mirası Alanı, Byron, Shelley ve D.H. Lawrance’ın favorisiydi. (Dahası, birkaç kayaya aldırış etmiyorsanız, artık Byron’un Koyu olarak anılan, Byron’un en sevdiği noktalardan birinde yüzebilirsiniz.) Portovenere’nin San Pietro Kilisesi, kendisi de Venüs’e adanmış antik bir Roma tapınağının kalıntıları üzerine yapılan 6.-yüzyıldan kalma bir kilisenin kalıntıları üzerine inşa edildi. Hoş körfezde sıralar halinde salınan teknelerin keyfini çıkararak gevşeyin veya Cinqueterre’ye günübirlik bir gezi yapın.