Antalya’nın yaklaşık 45 km güneybatısında, Toros Dağları’nın eteğinde, güzel bir kıyı tatil köyü olan Kemer’i bulacaksınız. Kordon boyunca yürüyüşün tadını çıkarın ve Türk göçebelerinin hayatını yansıtan, yeni kurulmuş çadır kentini ziyaret edin. Halı dokumacılarını iş başındayken izleyebilir veya ayran ve gözleme gibi özel Türk lezzetlerini tadabilirsiniz. Yakınlarda sizi Tahtalı Dağı'nın (2.365 metre) zirvesine çıkaracak olan bir teleferik bulunur.

Yarım milyon insanın yaşadığı Nuremberg, Bavyera bölgesinin en büyük ikinci şehridir. Her ne kadar tarihi 11. yüzyıla dek uzansa da Nuremberg en çok 20. yüzyılla bağlantılıdır (özellikle de 2. Dünya Savaşı ile). İlk olarak savaş öncesi Nazi partisinin gelişmesinde ön planda rol almış, ardından savaş sırasında Müttefiklerin bombardımanıyla neredeyse dümdüz edilmiş ve ardından da savaş sonrasındaki ünlü Nuremberg Mahkemeleri’ne ev sahipliği yapmıştır. Günümüzde ise şehir, yeniden inşa edilen Nuremberg Şatosu, Haputmarkt’daki dünyaca ünlü zencefilli ekmeği gibi ziyaretçilere birçok farklı tatlar sunmaktadır. Hansel ve Gretel yaşıyor olsalardı bu şehre bayılırlardı.

Berlin, modadan mimariye ve dolu siyasi geçmişine kadar sınırlarda bir şehirdir. Berlin Duvarı yoğun savaş sonrası atmosferini taşıyan ait üzücü bir hatıradır ve şimdi kalıntılarını kaplayan duvar yazısı sanatı sosyal gelişimin sembolü olmuştur. Üstünde bir güneş sistemi modeli bulunan Weltzeituhr (dünya saati) Saati'ni ziyaret edin, sonra zamanda geriye giderek, Napoleon ve Beethoven'ın sık uğradığı bir 16. yüzyıl restoranı olan tarihi Zur Letzten Instanz'da yemek yiyin.

UNESCO’nun Dünya Mirası sahalarından biri olan Lyon, caddelerine (evet, arnavut kaldırımlı caddeler) yansıyan 2.000 yıllık bir tarihe sahiptir. Vieux Lyon’daki tarihi (Avrupa’nın en geniş Rönesans mekanlarından biri) ve Lyon’un günümüzde rock konserleri verilen iki Roma anfitiyatrosunu keşfedin. Lyon’un, dinamik üniversitesi, birinci sınıf alışveriş olanakları, antika pazarları, hareketli sahneleri, müzik festivalleri, Uluslararası Kukla Müzesi ve Minyatür Müzesi gibi pek çok ilginç (kelimenin tam anlamıyla “ilginç”) müzesi ve film setleriyle gezginler arasında popüler olması şaşırtıcı değil.

Kopenhag bir zamanlar bir Viking balıkçılık bölgesiydi, Norveçli kaşiflerin izlerini buralarda hala görebilirsiniz. Yeniden inşa edilen köyleri, 1000 yıllık eski kalelerin kalıntılarını ve kötü şöhretli kızıl saçlı barbarlara ithaf edilmiş müzeleri ziyaret edin. Kopenhag ayrıca modern mimari ile, 17. yüzyıl mimarisine ait harika bir örnek olan Round Tower rasathanesi gibi tarihi sanat eserlerinin bir karışımını sunar. Sanat galerileri, dar sokaklar, kanallar, parklar ve Barok tarzda kiliseler şehrin kültürel yapısına ait görülmesi gerekenler arasındadır.

Hollanda’nın en modern şehri 13. yüzyılda bir balıkçı köyü olarak kuruldu. Şehir, ticarette ve endüstride önemli bir güç olma yolundayken, 1940 yılında şehir merkezi ve limanı Almanlar tarafından bombalanarak harap edildi. Ancak, Roterdam’ın eşsiz mimarisi, bu uygar ve kozmopolit şehri bisikletle dolaşacak çok sayıda ziyaretçiyi kendisine çekmektedir. 1620 yılında göçmen gemilerinin Yeni Dünya’ya yelken açtığı tarihi Delfshaven’da eski Hollanda tarzı evleri görebilirsiniz. Yaz karnavalından klasik müziğe kültürel etkinlikler Amsterdam’ı iddialı bir şehir yapar.

Güneşle yıkanan Kanarya Adaları, Kuzey Afrika'da bulunmaktadır ve kendine has egzotik tatlar barındırmaktadır. Yüzlerce volkan, kumullar, zengin ormanlar ve sarp tepeler, bu yedi Atlantik mücevheri daha da görkemli hale getirmektedir. Bir feribota atlayıp Lanzarote’ye gidebilirsiniz. Volkanik Timanfaya Ulusal Parkı’nda deve üzerinde gezebilirsiniz. İspanya’nın en yüksek zirvesi olan Teide Dağı’nın bulunduğu Tenerife’yi mutlaka görün. Grand Kanarya kumsallarında çocuklar gibi eğlenin veya La Gomera’nın Garajonay Ulusal Parkı’nda yürüyüş yapın. Daha fazla macera arayanlar, küçük El Hierro’ya, yemyeşil La Palma’ya veya huzurlu Fuerteventura’ya gidebilir.