Çeşme dünyanın her tarafından her tip sörfçüyü kendine çeker: Rüzgar sörfçüleri, uçurtma sörfçüleri, normal sörfçüler. Sörf yapabiliyorsanız muhtemelen Çeşme’de sörf yapmak isteyeceksiniz. Ege kıyısındaki bu tatil beldesinde her şey suyla ilgilidir. 16. yüzyıldan kalma Çeşme Kalesi bile safir denize bir taş atımı mesafededir. Plajlar altın gibi, okyanus suyu ılık ve ortam lüks ama dost canlısıdır.

Tarih boyunca pek çok imparatorluk ve cumhuriyet tarafından istenen Innsbruck, 15. yy sonuna kadar I. Maximilian’ın imparatorluk sarayının yuvası olmuştur. Tramvay ile, şehir hızlı etkili ve ucuz bir şekilde gezilebilir. Explore the Tyrolean capital's history at Archduke Ferdinand II's 10th-century Schloss Ambras, the Tyrolean Folk Art Museum, the grand 15th-century Imperial Palace and Maximilian I's famous Golden Roof. Avrupa’nın en huzurlu şehirlerinden birisi olan Inssbruck, Alp Dağlarının kalbinde bulunmaktadır.

Güneşlenme, al fresco akşam yemeği ve gece sonu diskoları, Tunus'un St-Tropez'i Hammamet'te bir yaşam tarzı gibidir. Tunus'un yaklaşık 40 mil güneyindeki verimli Cap Bon Yarımadasına kurulu olan bu körfez tatil köyü yeşil tepeler ve narenciye bahçeleri ile çevrilidir. Hammamet Plajında güneşlenmek istemezseniz, 1500 yılından kalma duvarlarla kaplı medinada dolaşabilir veya yerel çömlekçilerin satıldığı pazarları gezebilirsiniz. Yaz ile birlikte şehri festival ateşi sarmakta ve gereğinden çok daha fazla müzik ve tiyatro gösterisi yapılmaktadır.

Berlin, modadan mimariye ve dolu siyasi geçmişine kadar sınırlarda bir şehirdir. Berlin Duvarı yoğun savaş sonrası atmosferini taşıyan ait üzücü bir hatıradır ve şimdi kalıntılarını kaplayan duvar yazısı sanatı sosyal gelişimin sembolü olmuştur. Üstünde bir güneş sistemi modeli bulunan Weltzeituhr (dünya saati) Saati'ni ziyaret edin, sonra zamanda geriye giderek, Napoleon ve Beethoven'ın sık uğradığı bir 16. yüzyıl restoranı olan tarihi Zur Letzten Instanz'da yemek yiyin.

Almanya’daki en eski üniversitenin yer aldığı Heidelberg, 17. yüzyılda oldukça kötü bir darbe aldığından 18. yüzyılda Barok tarzı binalarla yeniden inşa edilmiştir. Hoş bir yürüyüş için tarihi şehir merkezindeki Gotik sokaklarda dolanın. Ayrıca şehrin sembolik kalbi olan Heidelberg Şatosu’nu, 18. yüzyıldan kalma güzel bir köprü olan Alte Brucke’yi ve Öğrenci Zindanı’nı da ziyaret edin. 16. yüzyılda inşa edilen bu zindan, ayda üç gün boyunca yaramaz çocukları sokaklardan uzak tutmak amacıyla kullanılmıştır. Bir de Penn State’in bir numaralı parti okulu olduğunu söylerler!

Cologne’da 2000 yıllık bir geçmiş var ve ziyaretçiler burada Roma döneminden kalma kulelerden Gotik kiliselere ve modern mimariden muhteşem örneklere kadar aradıkları her şeyi bulabilirler. Cologne’nun çeşitli müzeleri de var—Uygulamalı Sanatlar Müzesi, Ludwig Müzesi ve eğer tatlıyı seviyorsanız, Çikolata Müzesini gezmeyi unutmayın. Ama uyarmadı demeyi—Çikolata Müzesindeki hediyelik eşya dükkanı rejim bırakmaz.

“Atlantiğin İncisi” adı verilen Madeira, yemyeşil ve dağlık bir cennettir ve Madeira Adaları tacındaki bir mücevher gibidir. Çok uzun zaman önce volkanik patlamalar sonucu oluşmuş bu adada, adanın en yüksek zirvesi olan 1,800 metre yüksekliğindeki Pico Ruivo'ya yürüyüş gibi macera dolu aktiviteler yapılabilir. Kıyının ötesinde uzanan mavi sular o kadar derindir ki bazen balinalar adanın çevresinde yüzer. Başkent Funchal, 100,000 kişilik nüfusu ile eşsiz bir kültüre ve 15.yy’dan kalma Se (Katedral) ve Museu da Quinta das Cruzes gibi görülmesi gereken mekanlara ev sahipliği yapmaktadır.