Ankara Çayı kıyılarından dimdik yükselen, Türkiye’nin başkenti ve ikinci en kalabalık şehri Ankara, tarihindeki çeşitli medeniyetlerin kalıntılarıyla bezenmiş modern bir Avrupa metropolüdür. Hitit, Frig, Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı medeniyetlerine ait eski kaleler ve harabeler tüm şehri baştan başa bezemiştir. Modern şehir hükümet ve meclis binalarına, büyük üniversitelere, askeri alanlara, konsolosluklara, hareketli gece hayatına ve şehrin en eski parkı olan Gençlik Parkı’na ev sahipliği yapmaktadır.

Roma’nın güneyine iki saatlik mesafede yer alan romantik Napoli, güney İtalya’nın en büyük şehridir. Dünyanın en iyi opera ve tiyatro binalarının bir kısmı buradadır ve şehirde bulunan pek çok tarihi heykel ve eser nedeniyle, şehir çoğunlukla bir açık hava müzesi olarak adlandırılır. Napoli Körfezi’nde gün batarken sahil kordonundaki ailelere katılın. Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde (Museo Archeologico Nazionale), M.S. 79 yılında Vezüv Yanardağı’nın yerle bir ettiği Pompei ve Herkulaneum kalıntılarını görün veya 1500’lü yılların sonlarında inşa edilen Cappella Sansevero Müzesi sanatını ve mimarisini keşfedin.

Eski ve yeninin çekici zıtlığını barındıran Lüksemburg Şehri’nin geçmişi, Dünya mirası durumu ile onurlandırılmıştır; Bugün ise, pek çok önemli Avrupa kuruluşunun merkezi olarak konumunu güçlendirmektedir. Yürüyerek keşfedilecek kadar küçük bu şehir, aralarında çarpıcı burun The Bock, Petrusse Kazamatlarının olduğu yer altı geçitleri, Grand Duke Sarayı ve Ulusal Müze’nin de olduğu pek çok güzellik sunmaktadır. Bir zamanlar kale hendeği olan Boulevard Royal üzerindeki sayısız banka, dükalığın serveti hakkında pek çok ipucu vermektedir.

İlk başta Rance nehrinin girişini koruyan ve duvarlarla çevrili bir hisar olarak inşa edilen Saint-Malo, korku salan korsanlara yüzyıllar boyunca yataklık etmiştir. Korsanların hepsi denizin dibini boylamış olsalar da burası hala Brittany bölgesinin en fazla ziyaret edilen şehridir. Yeniden inşa edilen eski şehrin hareketli caddelerinde ve devasa plajlarında gezinmeli fakat Grande Porte’da, Porte St-Vincent’da, şehrin Musée de la Ville’li kalesinde ve Grand Aquarium’da mutlaka durmalısınız.

İş arkadaşlarınızın sizi kıskanmasını mı istiyorsunuz? O zaman öylesine oturup konuşuyorken bir anda “Bu yıl tatile Maldivler’e gidiyorum” deyin, özellikle de bu sözü kışın söyleyin. Ya da daha iyisi Maldivlere kimseye bir şey söylemeden gidin ve oradan bir posta kartı atın, üzerine de “Keşke sen de burada olsaydın!’” yazın.