Budapeşte’deki 118 kuyu ve sondajın içine günlük 15 milyon galonun üzerinde su kaynayarak akıyor. Spa şehri, hamamları köpüklü Gellert Banyosu’ndan 1913 barok Szechenyi Spa ve Rudas Spa ve orijinal Osmanlı mimarisiyle dramatik bir 16. yüzyıl Türk havuzuna kadar şaşırtıcı bir dizi sunuyor. “Tuna Kıraliçesi” ayrıca tarih, kültür ve doğal güzelliklerle dolu. Fotoğraf makinenizi Aquincum Müzesi’ndeki Roma kalıntıları, Kahramanlar Meydanı ve Heykel Parkı ve 300 fitlik kubbeli Aziz Stephen Bazilikası için hazırlayın.

İtalya’nın en fazla ziyaretçi kabul eden bölgelerinden biri olan ve ülkenin kuzey doğusunda bulunan Veneto, 1797 yılında Napolyon işgaline kadar bağımsızlığını korumuştur. Daha sonra Fransız, Avusturya ve İtalyan egemenliğine girmiştir. Avrupa’nın birkaç güzelliği ile çevrili olan (doğuda Adriyatik Denizi, batıda Garda Gölü, Kuzeyde Dolomites ve güneyde Po Nehri) Veneto, Alp’lerden aşağı uzanan ve tarım açısından bereketli vadileri ve Venice, Verona ve Padua gibi önemli şehirleri ile ünlüdür.

Milano, İtalya’nın en gözde şehirlerinden biridir. Katedral’i, La Sacala Opera Binası ve Da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği"nin yuvası Santa Maria delle Grazie, görülmesi gereken mekanlar arasındadır. 19.yy’a ait ve “Belle Epoque” döneminin görkemini barındıran Galleria Vittorio Emanuele II’de görülmesi gereken büyülü mekanlar arasındadır. Sık sık yaşanan grevlerden birine denk gelmediğiniz sürece Milano Metrosu şehri gezmek için en uygun seçenektir. Araba kiralayarak da gezilebilir. Romanesk mimarisi ile dolu kasabalar, Sirmione Yarım Adası ve “Gardesana” kıyıları mutlaka görülmelidir.

Uçsuz bucaksız görünen güneşli sahilleri, büyüleyici kasabaları, görkemli yatları ve pek çok ünlünün akın ettiği Fransız Riviyera’sı, “Belle Epoque” dönemini hala canlı tutmaktadır. Kasabaların çoğu yürüyerek gezilebilir. Ucuz ve güvenilir demiryolu sistemi ile de şehirler ve kasabalar arasında seyahat edilebilir. St-Tropez, Nice, Cannes, Antibes, Villefrance-sur-Mer ve St-Jean-Cap-Ferrat gibi meşhur mekanlar, Picasso, Matisse ve Bizet gibi sanatçıların esintilerini hissettirerek, ziyaretçileri büyülemektedir. Yüzün üzerinde müze ve 150’nin üzerinde galeri ile sanatsal atmosfer de oldukça canlıdır.

Los Baleares’in en parlak yıldızları, Majorca, İbiza ve huzurlu Minorca’dır. Fransa ve Afrika arasında bulunan bu adaların kendilerine has özellikleri vardır. Majorca, en gelişmiş adadır ve çok sayıda otel, fast food zinciri ve kalabalık kumsalları bulunmaktadır. Ibiza, parti tutkunları tarafından sevilmektedir ve gay ziyaretçiler arasında da popülerdir. Bu bukalemun adalarının “Yeni Provence” olarak ün kazanmasıyla varlıklı gezginler arasında da popülerliği giderek artmaktadır. Bir ada seçin ve kumları üzerinde hak talep edin.

Versay ve Fontainebleau’nun görkemli mekanları, romantik bulvarları, görkemli müzeleri ve Paris’in zengin sanatsal tarihi ve büyüleyici köyleri, şehirden tren yolculuğu ile Ile-de-France’ı eşsiz bir destinasyon haline getirir. Disneyland Paris, Eyfel Kulesi, Notre Dame Kilisesi ve Louvre müzesi gibi çok çarpıcı mekanlarla birlikte yıldız sayılan bu şehirde ziyaretçiler Sen Nehri kıyısında yürüyebilir, kaldırımlarda kahve yudumlayabilir ve bu “Işık Şehrinde” ve çevresinde unutulmaz bir tatil geçirebilir.

Madeira takımadalarının başkenti Funchal, 1500’lü yıllarda şehir oldu, ardından eski ve yeni dünyalar arasında önemli bir nokta haline geldi. Bu sakin şehir, tarihi varlığını bilhassa “beyaz altın” olarak anılan Madeira şekerine borçlu. Günümüze gelindiğinde Funchal; son derece cazip hava sıcaklığı, şarapları ve el işi sanatlarıyla ünlü. Ziyaret edilebilecek en popüler noktalar arasında açık Worker's Market, Blandy's Wine Lodge ve Sacred Art Museum sayılabilir. Samimi mekanları, yayalara ayrılmış sokakları ve ucuz taksileri sayesinde şehri keşfetmek son derece kolay.

Colombo, çoğu gezgin için Sri Lanka'ya giriş kapısıdır; ancak çok çeşitli ve ilginç özellikler gösteren bu şehri sadece giriş kapısı olarak saymak çok şey kaybetmek demektir. Popüler bir plaj olan Mount Lavinia'ya doğru sahilden trenle gezintiye çıkın veya bazı TripAdvisor gezginlerinin şehrin telaşlı caddelerinden sıyrılarak mola vermek için mükemmel bir yer olarak tanımladığı Talangama Wetland'i keşfedin.

Ottawa, kompakt, temiz ve akıllıca planlanmış bir kültür ve politika merkezi. Ve bir hafta sonu kaçamağı için de ideal bir seçim. Mimari açıdan büyüleyici Kanada Ulusal Galerisi ile şehir merkezinde dolaşmaya başladıktan sonra Kanada Doğa Müzesi’ne ve Ulusal Havacılık Müzesi’ne uğramadan etmeyin. Rideau Kanalı’nda ise yaz aylarında tekneyle gezinti yapabilir ve kış aylarında patenle kayabilirsiniz. Gatineau Parkı ise bisiklet ve yürüyüş tutkunlarını cezp ederken Byward Pazarı ise eski ve yeni Ottawa’yı bünyesinde barındırır.