İnsanı canlandıran harikalarıyla bilinen Bath bir zamanlar Jane Austen'in mekanıydı, sokaklarında dolaşırken siz de onun romanlarındaki karakterlerden biri gibi hissedeceksiniz. Şehirdeki yaklaşık 5000 bina, barındırdıkları mimari ustalıkla öne çıkmaktadır. Gezintinizin ardından Keltlerin ve Romalıların bir zamanlar en çok sevdiği Termal Kaplıca Banyosu’nun doğal sıcaklıktaki sularına dalmayı unutmayın.

Gal başkenti hayatına bir Roma kalesi olarak başladıysa da sonradan canlı bir şehir oldu. Bir zamanlar kalenin olduğu yerde, 11. yüzyıldan bu yana Cardiff Kalesi dikilmekte. Bugün canlı müzikholler ve sanat galerileri, şık butikler, eğlenceli barlar ve modern otellerde dolu şehrin merkezinde göze çarpıyor. Bugün görecek o kadar çok yeni ve heyecan verici şeyin yanında bile, Ulusal Tarih Müzesi hala Galler’de en çok ilgi çeken yerlerden biri. Dersi kıran tek ziyaretçi olmayın!

Adını köylerinin inşası için kullanılan bal rengi taşlardan alan Cotswolds, ziyaretçilerine tipik İngiliz deneyimini sunar. Beş ilçeye yayılmış olan bölge, İngiltere’nin en etkileyici kır evlerini, şatolarını ve manzaralarını barındırmasıyla ünlüdür. Ayrıca burada bulunan çok sayıdaki pub, otantik İngiliz konukseverliğini deneyimlemeyi kolaylaştırır.

Londra'nın güney batısındaki Southampton (yerel halk Soton adını kullanır), limanın etrafına kurulmuş bir büyükşehir bölgesidir. Ancak yan sokaklarda, Tudor House, Mottisfont Abbey ve ortaçağa ait bir surda kule içinde bir müze olan "God's House" gibi gizli antik mücevherler vardır. Ultra modern Sea City Museum, Southampton'un denizcilik tarihi ve RMS Titanic'i ile ünlüdür. Gece hayatı mı istiyorsunuz? Gezginler toplu taşıma araçlarını kullanarak gidebilecekleri barlarda ve kulüplerde canlı müzik eşliğinde saatler boyu dans edebilirler.

Futbol kulübü ve Smiths ve Oasis gibi müzik sahnesiyle ünlenen bu spor ve sanat merkezi, kendi halinde ve samimi bir şehirdir. Kuzeyin Başkenti adı verilen bu şehir, iki milyonu aşkın nüfusu ile güvenli ve kozmopolit bir kent haline gelene kadar sanayi gerilemesinin, bombardımanın (2. Dünya Savaşında ve IRA tarafından) üstesinden gelmiştir. Otobüs ve hafif ray ağıyla iyi hizmet görmektedir. Başlıca çekim merkezleri Lowry sanat kompleksi, hareketli Affleck Sarayı ve Canal Street eşcinsel köyüdür.

Cologne’da 2000 yıllık bir geçmiş var ve ziyaretçiler burada Roma döneminden kalma kulelerden Gotik kiliselere ve modern mimariden muhteşem örneklere kadar aradıkları her şeyi bulabilirler. Cologne’nun çeşitli müzeleri de var—Uygulamalı Sanatlar Müzesi, Ludwig Müzesi ve eğer tatlıyı seviyorsanız, Çikolata Müzesini gezmeyi unutmayın. Ama uyarmadı demeyi—Çikolata Müzesindeki hediyelik eşya dükkanı rejim bırakmaz.

Güney Fransa'da bir şehir olan Toulouse bir zıtlıklar şehridir. Batı dünyasındaki en eski kurum olan Academie des Jeux Floraux'yu ve dünyanın ilk fotoğraf müzesi olan Galerie du Chateau d'eau'yu ziyaret edebilirsiniz. Büyük Saint-Sernin Basilica kilisesinde Fransa'nın en güzel borulu orgunu görmeden önce Garonne'da gezintiye çıkın. Ancak ortaçağa özgü tüm mimarisine rağmen Toulouse modern bir şehirdir; Avrupa havacılık sanayinin merkezini de, barlar ve restoranlarla dolu Place du Capitole'ü de barındırmaktadır.

Elbe Nehri’nin güzel kıyılarında yer alan Alman kenti Dresden, ormanlarla, bahçelerle ve parklarla dolu yemyeşil bir yerdir. Şehir kültürel ve sanatsal tarih açısından zengindir; büyük opera bestecisi Wilhelm Wagner 1800’lerde bir dizi eserini burada tanıttı ve bugün, bağımsız bir hafif opera şirketi klasik sanat türünü modern ve taze tutmayı başarıyor. Sanat meraklıları Gemäldegalerie Alte Meister ve Grünes Gewölbe müzelerine bayılacaklar ve şehrin genel görünümünde yansıtılan karışık stiller karşısında mimari düşkünlerinin ağızlarının suyu akacak.

Ortaçağ Verona’sı o kadar meşhurdu ki, bu şehrin sadece itibarı bile Shakespeare’in iki oyuna ilham oldu (Romeo ve Julliet ve İki Verona Beyefendisi). Gerçek Capulet ailesiyle bağı çok az olsa da Julliet'in Evi olarak nitelendirilen yer her yıl yarım milyon turisti çekerken bunların birçoğu da ziyaretlerinde balkon sahnesini yeniden canlandırıyorlar. Roma zamanından kalma anfitiyatroyu ve Palazzo Barberi’yi ziyaret etmeyi de unutmayın.

Reykjavik dünyanın en kuzeyindeki başkent olma ayrıcalığını taşır ve aynı zamanda İzlanda’ya gelenlerin çoğu için daha ilerideki zorlu serüvenlere bir geçit kapısıdır. Açık hava etkinliklerinden sonra çok sayıda jeotermal kaplıca ya da lüks spa’dan birisinde yeniden güç toplayın. Reykjavik’in, modern ve uluslararası ün sahibi müzik ve sanat ortamı, harika yiyecekler ve coşkusuyla meşhur gece hayatı dahil açık görüşlü ve enerjik kültürü hayranlık uyandırır.

Quebec şehri, belki de kuzey Meksika'nın en tahkimatlı şehri, ancak ziyaretçilere kapıları her zaman açık. Kaleyi keşfedin... Kanada kuvvetlerinin askeri tören düzenlediklerine şahit olabilirsiniz. Yemek için Chateau Fronteac’da bir öğlen çayı içebilirsiniz veya yerli halkın yaptığı gibi Poutine adı verilen patates kızartmalarından ve peynir çökeleğinden yiyebilirsiniz.