Uç beyi Karl III Wilhelm, 1715 yılında daha önce Durlach’ta sahip olduğu yerden daha fazlasına ihtiyaç duyduğuna karar vererek başkentini Karlsruhe’ye taşımış ve yeni sarayının etrafını yuvarlak tekerlekler halinde tasarlamıştır. Benzersiz dairesel biçimi nedeniyle Karlsruhe zaman zaman “fan şehri” adıyla anılır. Almanya’nın en önemli federal mahkemelerinden birine ev sahipliği yapan şehir, bunun bir sonucu olarak memurlarla doludur. Karlsruhe Schloss (kale), 2. Dünya Savaşında büyük hasar görmüş, fakat daha sonra yeniden inşa edilmiştir ve şimdi Badisches Landesmuseum’u sınırlarında barındırmaktadır.

Etrafı Almanya’nın en büyük bağcılık bölgelerinden biriyle çevrili olan Stuttgart, alkışlanan bale, opera ve filarmonisiyle kültür aşıklarını davet ederken, otomobil fanatikleri Mercedes Benz Müzesinde heyecana kapılır. Avrupa’nın en büyük hayvanat bahçesi zinciri Wilhelma’ya ev sahipliği yapan bu festival dostu şehirde, çarpık kentleşmeden çok daha fazla yeşil alan bulunur. Şehrin en eski yapılarından birinde bulunan WŸrttembergisches Landesmuseum, bölgenin tarihini Taş Devrine kadar götürmektedir. Otobüs ve metro ulaşım kolaylığı sağlar.

Baden-Wurttemberg’in, Stuttgart’tan sonra ikinci büyük şehir, Mannheim, Ren ve Neckar Nehirlerinin birleşme noktasında bulunur ve Kuzey Amerika şehirlerine benzeyen planı Alman şehirlerinde çok ender görülen bir özelliğe sahiptir. Şehir ilk olarak 1606 yılında, daha sonra Mannheim Sarayı olan Friedrichsburg kalesi civarında kurulmuştur. Bugün Mannheim Üniversitesi’nin bir bölümüne ev sahipliği yapmaktadır. Şehrin ikonik su kulesi ve güzel Luisenpark’ı mutlaka görülmelidir.

Freiburg im Breisgau şehri Kara Orman (Black Forest) kıyısında ağırbaşlı bir şekilde oturmaktadır. Almanya’nın en eski üniversitelerinden birine ve Gotik bir kumtaşı katedrale ev sahipliği yapan kent, akademisyenler ve ortaçağ tarihi düşkünleri için bir merkez niteliği taşır. Yerel birahanede Alman biralarını kafanıza dikin, sonra bir teleferiğe atlayarak göz kamaştırıcı manzaraların ve bir güneş gözlemevinin beklediği Schauinsland dağının tepesine çıkın.

Yüzyıllar boyunca bu kıymetli kara parçasına pek çok kültür kendi damgasını vurmuştur. Günümüzde, bu etkileri, İstanbul’un mahallelerini birinci elden keşfederek deneyimleyebilirsiniz. Sultanahmet’teki kutsal yerleri, Beyoğlu’nun 19. yüzyıl şıklığını, Nişantaşı’nın lüks modasını, Kadıköy’ün coşkulu kafe ahalisini ve Beşiktaş’ın futbol aşığı sokaklarını gördüğünüzde, gezginlerin neden “İstanbul tek bir şehir değil, bir şehrin içinde pek çok şehirdir” dediklerini çok daha kolay anlarsınız.

Şaşırtıcı derecede zengin tarihî mekânlara sahip olan Türkiye'nin uygun fiyatlı Ege bölgesi, hem eski hem de modern Türkiye'yi tanımaya başlamak için idealdir. Otobüsler, bölgeler arasında kolay ulaşım sağlar. Muhteşem manzaralara sahip olan Bodrum; hareketli gece hayatı, bir Haçlı kalesi ve Kral Mausolus'un mezarı ile ünlüdür. Sahilin geri kalanında Roma harabeleri ve Truva surlarının yanı sıra Gelibolu’nun anıtlarla dolu Birinci Dünya Savaşı savaş alanları, tatil beldesi Kuşadası, muhteşem sörf plajları, modern İzmir ve bol miktarda Bizans kalıntısı vardır.

Ankara Çayı kıyılarından dimdik yükselen, Türkiye’nin başkenti ve ikinci en kalabalık şehri Ankara, tarihindeki çeşitli medeniyetlerin kalıntılarıyla bezenmiş modern bir Avrupa metropolüdür. Hitit, Frig, Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı medeniyetlerine ait eski kaleler ve harabeler tüm şehri baştan başa bezemiştir. Modern şehir hükümet ve meclis binalarına, büyük üniversitelere, askeri alanlara, konsolosluklara, hareketli gece hayatına ve şehrin en eski parkı olan Gençlik Parkı’na ev sahipliği yapmaktadır.

Uçhisar taş kalesi tuhaf ve harika bir yapıdır, bir taş yığınından yükselen bir tür Jim Henson yaratığını andırır. Civar manzarayı hayranlıkla izlemek için en tepeye çıkmadan önce kalenin oymalı koridor ve odalarını incelemeye biraz zaman ayırın. Ya da tamamen farklı bir açıdan bakmak için bir sıcak hava balonu turuna çıkıp Uçhisar deneyiminizi yeni zirvelere taşıyın.

Kapadokya bölgesinin en gelişmiş ve en çağdaş turist şehri olan Ürgüp’te, yüzyıllık mağara yerleşimlerinin içinde ve çevresinde yapılmış pek şirin otel bulunmaktadır. Şehir ve şehri çevreleyen bölge gizemli peri bacalarıyla, Hristiyanlığın erken dönemine ait taş kiliseleriyle ve verimli üzüm bağlarıyla ünlüdür. Tarihi ve modernliği bir arada bulunduran Ürgüp, geleneksel el yapımı halıların ve bunun yanı sıra hareketli gece hayatının merkezidir. Sıcak hava balonuyla gezmek çok popüler bir aktivite olup bölgenin güzelliğini yükseklerden görmenin harikulade bir yoludur.

Kıbrıs Adasının başkenti Lefkoşa, Bronz Çağ’dan beri yüzyıllar içinde pek çok imparatorluğun ve krallığın istediği bir bölge olmuştur ve bu imparatorluk ve krallıklara ait pek çok iz bulunmaktadır. Dar ve kıvrımlı sokaklar, ziyaretçileri Neolitik ve Roma dönemine ait eşyaların bulunduğu Kıbrıs Müzesi’nden kalın şehir duvarlarına götürmektedir. 1600’lü yıllarda Venedikliler tarafından yapılan bu duvar, şehrin eski bölümünü modern bölgesinden ayırmaktadır. Taş kapıların içinden geçin ve geçmişin hala hayatta olduğu bir mekana adım atın.

Mısır, Greko-Romen, Müslüman, Haçlı, Moğol, Osmanlı ve Fransızların birbiri ardına geride bıraktıkları uygarlıklardan modern Arap dönemimine sahip olan Şam, yeryüzündeki en esnek ve tarihi şehirlerden biridir. Harabeleri yer yüzeyinin iki buçuk metre derinliğinde saklanmaktadır ve Eski Şehir, Roma Dönemi surlarına, köprülere, Emevi Camiine ve aralarında Aziz Paul Şapeli, Bab Sharqi Kilisesi ile çok eski zamanlara ait Mithat Paşa sokağına ev sahipliği yapmaktadır.