Örümcek Ormanı Tabiatı Koruma Alanı
Örümcek Ormanı Tabiatı Koruma Alanı
5
Gezginlere kulak verin
Osman KÖSE
Yazan: Osman KÖSE
D0ğa harikası
5 baloncuk üzerinden 5,0Tem 2019
Örümcek ormanları Kürtün'e bağlı. Türkiye'nin en gür ormanlarından bir yer. Ladin ağacı yoğunlukta. Trebolu'dan Gümüşhane yoluna saptığınızda, Kürtün'e girmeden sağ tarafa yayla yoluna sapılıyor. Tabelada Güvende yaylası yazan tabeleyı takip edeceksiniz. Yolun tamamı betonlu ve 20 dakikada Güvende yaylasına çıkabilirsiniz. Güvende yaylasına çıkarken Örümcek ormanlarından çıkılır. İçinden geçerken bir ağaçların ve ormanın kokusunu ciğerlerinizde hissedeceksiniz. Yol boyunda ormanların içinden geçerken buz gibi sulardan içmeyi unutmayın Eğer mantar mevsimi ise ladin ağaçlarının altında yerel ifade ile "tırmıt" toplayabilirsiniz. Közde pişirerek yerseniz unutamayacağınız tadı var. Yolda da göreceksiniz, tabela ile uyarı işaretleri vardır: Dünyanın en uzun ve en yaşlı ağacaı da buradadır. Rahatça fotoğrafını çekebilirsniz. Örümcek ormanlarını yol boyu takip edeseniz yaylaya çıkacaksanız. Meşhur Güvende yaylası. İlk girişte zamanında hayvancılığın yoğun olarak yapıldıı Elciğez alanı yaylası var. Bu7nu müteakip kahvelerin olduğu "Çıkrıkdüzü" yaylası bulunmakta. Çıkrık düzü önceden kahvehanelerin, lokantaların ve fırınların olduğu insnaların yoğun olarak bulunduğu bir yerdi. Şimdi sadece bir kahvehane, bakkal ve otel var. Her üçü de yaylanın her yıl müdavimi olan Metin Yılmaz'a ait. Güler yüzlü ve babacan birisi, burada biraz mola verebilirsiniz. Çıkrıkdüzünü takiben obalardan geçerek Güvende'ye çıkabilirsniz. Güvende obaların orta yerinde ve tarihi bir yayla, pazar yeri. Yaylanın tamamının adı da Güvende yaylası olarak adlandırılıyor. Güvende yaylasına adını veren Hacı Bektaş Velinin halifelerinden Güvenç Abdal'ın bir makam mezarı bulunuyor. Güvende pazar yerinin hemen arkasında mezarını bulabilirsiniz. Güvendede çok sayıda lokanta, kahve ve bakal bulabilirsiniz. Eti ve yemekleri doğaldır ve çok lezzetlidir. Mutlak at yiyin. Buranın pazarı Cuma gündür. Eğer Cuma gün giderseniz yörede "soğutma" adı verilen ve keçi etinden pişirilen soğuk etten mutlaka alın ve yiyin . Eğer doğal yayla görmek istiyorsanız bununa adı Güvende yaylasıdır. Birinci Dünya savaşından kalma siperlerin geçtiği yerlere burada rastlayabilirsiniz. Hemen karşıda görğlen Kabaktepe de mutlaka görülmesi gereken bir nokta. Burada Milli Mücadele döneminden kalma şehitler var. Tepeden Trabzon ve Giresun coğrafyasını seyredebilirsiniz. Her yere hakim bir tepe.

Burada gördüklerinizi iyileştirecek düzenlemeler önerin.
Bu kaydı geliştirin

5.0
5 baloncuk üzerinden 5,03 yorum
Mükemmel
3
Çok iyi
0
Orta
0
Kötü
0
Berbat
0

Ayten Demir
119 katkı
5 baloncuk üzerinden 5,0
Ağu 2024 • Aile
Harika bir orman, anıt ağaçlar görebilirsiniz. Cennet gibi. Ancak her ipini koparan geldiği için ne yazıkki atış poligonuna girmişim gibi hissettim. Bir mermi denk gelmesin diye apartopar kaçtık. Ayrıca bögürtlen zamanına denk geldik çok güzellerdi...
Yazıldığı tarih: 31 Ağustos 2024
Bu yorum, bir Tripadvisor üyesinin öznel görüşü olup Tripadvisor LLC şirketine ait değildir. Tripadvisor, yorumlar üzerinde kontroller yapmaktadır.

Osman KÖSE
Ankara, Türkiye48 katkı
5 baloncuk üzerinden 5,0
Tem 2019
Örümcek ormanları Kürtün'e bağlı. Türkiye'nin en gür ormanlarından bir yer. Ladin ağacı yoğunlukta. Trebolu'dan Gümüşhane yoluna saptığınızda, Kürtün'e girmeden sağ tarafa yayla yoluna sapılıyor. Tabelada Güvende yaylası yazan tabeleyı takip edeceksiniz.
Yolun tamamı betonlu ve 20 dakikada Güvende yaylasına çıkabilirsiniz. Güvende yaylasına çıkarken Örümcek ormanlarından çıkılır. İçinden geçerken bir ağaçların ve ormanın kokusunu ciğerlerinizde hissedeceksiniz. Yol boyunda ormanların içinden geçerken buz gibi sulardan içmeyi unutmayın
Eğer mantar mevsimi ise ladin ağaçlarının altında yerel ifade ile "tırmıt" toplayabilirsiniz. Közde pişirerek yerseniz unutamayacağınız tadı var.
Yolda da göreceksiniz, tabela ile uyarı işaretleri vardır: Dünyanın en uzun ve en yaşlı ağacaı da buradadır. Rahatça fotoğrafını çekebilirsniz.
Örümcek ormanlarını yol boyu takip edeseniz yaylaya çıkacaksanız. Meşhur Güvende yaylası. İlk girişte zamanında hayvancılığın yoğun olarak yapıldıı Elciğez alanı yaylası var. Bu7nu müteakip kahvelerin olduğu "Çıkrıkdüzü" yaylası bulunmakta.
Çıkrık düzü önceden kahvehanelerin, lokantaların ve fırınların olduğu insnaların yoğun olarak bulunduğu bir yerdi. Şimdi sadece bir kahvehane, bakkal ve otel var. Her üçü de yaylanın her yıl müdavimi olan Metin Yılmaz'a ait. Güler yüzlü ve babacan birisi, burada biraz mola verebilirsiniz.
Çıkrıkdüzünü takiben obalardan geçerek Güvende'ye çıkabilirsniz. Güvende obaların orta yerinde ve tarihi bir yayla, pazar yeri. Yaylanın tamamının adı da Güvende yaylası olarak adlandırılıyor.
Güvende yaylasına adını veren Hacı Bektaş Velinin halifelerinden Güvenç Abdal'ın bir makam mezarı bulunuyor. Güvende pazar yerinin hemen arkasında mezarını bulabilirsiniz. Güvendede çok sayıda lokanta, kahve ve bakal bulabilirsiniz. Eti ve yemekleri doğaldır ve çok lezzetlidir. Mutlak at yiyin. Buranın pazarı Cuma gündür. Eğer Cuma gün giderseniz yörede "soğutma" adı verilen ve keçi etinden pişirilen soğuk etten mutlaka alın ve yiyin .
Eğer doğal yayla görmek istiyorsanız bununa adı Güvende yaylasıdır.
Birinci Dünya savaşından kalma siperlerin geçtiği yerlere burada rastlayabilirsiniz. Hemen karşıda görğlen Kabaktepe de mutlaka görülmesi gereken bir nokta. Burada Milli Mücadele döneminden kalma şehitler var. Tepeden Trabzon ve Giresun coğrafyasını seyredebilirsiniz. Her yere hakim bir tepe.
Yazıldığı tarih: 11 Eylül 2019
Bu yorum, bir Tripadvisor üyesinin öznel görüşü olup Tripadvisor LLC şirketine ait değildir. Tripadvisor, yorumlar üzerinde kontroller yapmaktadır.

Atila Y
Aydın, Türkiye32 katkı
5 baloncuk üzerinden 5,0
May 2017 • Yalnız
Bugün örümcek ormanından bahsetmek istiyorum. Gümüşhane, Kürtün ilçesi. Hep anlatılır, ilkim ve coğrafi açıdan Zigana’nın iki ucunda iki farklı bir dünya var diye. Ama bence her iki tarafında da insanımız aynı. Bir enstantane. Yol çukurlarla dolu. Yaşlı bir amca yere çömelmiş bir şeyler yapıyor. Bugün buradan geçen ilk araç ben olmalıyım. Heyecanla ayağa kalkıyor, el ediyor. Gördüğüm kadarıyla eline topladığı çakıl, kum, toprak ne varsa yoldaki çukurlardan birini kapatmakla meşgul. El edince yavaşlayıp, duruyorum. O daha bir şey söylemeden oluşturduğu öbeğin üstünden geçip bir buldozer gibi altta kalan toprağı sıkılaştırmamı istediğini anlıyorum. Anladığımı anlayınca gevrek gevrek gülümsüyor. Bakışlarımız ikimiz içinde yeterli. Selam alıp-selam verip yola devam ediyorum. Sonra beni bir düşünce alıyor. Bu amcayı neden arabaya almadım diye hayıflanırken, bir dönemeç ve sonrasında kavakların arasına gizlenmiş bir köy. Rahatlıyorum. Ancak, yine de amcaya içten bir “helal olsun” çekiyorum. Arabası olmasa da buralardan geçen yabancıların rahatını düşünüp yolun çukurunu kendine dert etmiş.

Gördüğüm görebileceğim en büyük çaplı ve yüksek, arşı delen başlarıyla göğe yükselen, aynen çocukluğumda okuduğum, fasulye tohumlarının büyüyerek devlerin ülkesine kadar yükselip, Jack’in bu fasulyelere tırmanarak Gantu’ya gizlice girdiği masal geldi aklıma. Köknar denince de aklıma ister istemez babamın sıklıkla anlattığı ve hiç bıkmadan dinlediğim “yorgunluktan bitap düşmüş minik serçenin döne döne yeryüzüne düşmeye başladığı anda köknarın kollarını açarak onu tuttuğu” an geliyor. Örümcek ormanı tam bir vadi cenneti. Vadileri çok severim, gizler sunar ve insanın içini gıcıklayan bir karışıklığı vardır. Müdahale edilmeden büyüyen ağaçlar her yanı kaplayan kolları, koyu gölgeler, umulmadık yerlerde çalıların sakladığı küçük inler…

Burası tam bir ağaç müzesi; ladin, kayın köknar, kavak, yaban fındıkları kendilerine baya baya yer bulmuş. Baskın abiler bunlar ama ara sıra da olsa orman güllerini de görüyorum. Öyle patikalar sunuyor ki orman, labirent gibi. İyi bir ön hazırlık gerektiriyor. Ormanın içinde, her yerden fışkıran dereler farklı bir ses katıyor geçirdiğiniz zamana ve ben su sesinin iyileştirici bir yönü olduğunu düşünenlerdenim. Kıyıya çekip tabureyi buz gibi akan suyun içine koyup bir bardak çay içmek… işte buna bayılıyorum. Bu ormanla ilgili tek söyleyebileceğim şey sizi içine doğru çekiyor oluşu. Daha içeri, daha içeri derken daha yukarı gelmelisin, ormanı en tepeden görmelisin meydan okumasına cevapsız kalamıyorsun.

Yaklaşık 12 kmlik beton bir yol yapılmış. Kıvrıla kıvrıla yukarı doğru çıkmaya yardımcı oluyor. Her rampadan sonra gelen dönüşlerde biraz dikkatli olmak lazım, hem yukarıda hem altınızda kalan müthiş sahneler. Yolcu koltuğunda oturan için durum zor olsa gerek çünkü sağ taraf yarlardan oluşuyor. Ama yine de çıktıkça daha farklı bir enerji sarıyor bedeni. Ağaçların altında bazen bir yamaçta bazen bir düzlükte yer alan çimen sanki halı gibi. Güzergahtan çıkarken insanlara rastlıyoruz, yüzlerinde bir kaybolmuşluk hissi çökmüş, arabayla yukarıya çıkmaktan vazgeçen. Sanırım yukarıda bir şey bulamamışlar. Ama eminim en sonuna kadar herkes gitmiyor. Pes etmeyeceğim.

İyi ki de pes etmemişim derken biraz endişeleniyorum. Yukarı çıkan beton yol dan bir tabela, yol kapanmış. Yanda ise stabilize başka bir yol var. Herhalde buradan olmalı diye sağa sapıyorum. İn cin top atıyor. Allahtan on dakika sonra bir kırmızı Renault’a rastlıyorum. Neredensin sorusuna hızlıca cevap verdikten sonra endişeyle burada bir yayla vardı diyorum.
Çıkrık düzü mü ?
Evet orası.
Bir 3-5 kilometren var, yoldan sapma. Bizde aşağıya kadar inecektik.
Aşağısı?
Trabzon.
Aşağısı dediği Trabzon en az 100 km ötede.
Burada olsaydık sizi misafir ederdik diyor giderken.

Ben ayağım frende kala kalıyorum. Bu, şehirlerde unutulmuş bir cömertlik. Aynen dediği gibi kısa bir mesafeden sonra, yollardaki karların arasından yaylaya çıkıyorum. İskoçya desem değil, İrlanda desem değil. Müthiş. Evler yine ve her zamanki gibi birbirinden uzaklara serpiştirilmiş. Kamp malzemelerini alıp çadırımı kuruyorum. Nevale sağlam. Biraz dinlenmek, bol bol temiz hava alıp çarpılmak istiyorum. Gökyüzü ne kadar yakın.

Çadırı ormanı en tepeden gören kuytu bir yere kuruyorum. Buradan ormana inen patikalar var. Tam daldım, yürüyüşten önce biraz kestireceğim. Çangır çungur seslerle bir anda çadırın etrafını koyunlar sarıyor. Çadırın ön bölümü açık, bazıları meraklı meraklı içerde bana bakıyor. Hoş bir sahne. Böyle bir manzarayla bir de Uludağ’ın tepesinde, 2500 metrede krater göllerinin yanında kuzenle yaptığımız kampta karşılaşmıştım. Sanki dünyanın çatısındayım. Müthiş bir yürüyüş rotası, yayla insanı diğerlerine pek benzemiyor. Biraz daha sert ve sanki yabancılara karşı hafif kaygılı. Tüm evlerin pencereleri sonuna kadar sımsıkı kapalı. Anlıyorum henüz aşağıda şehirde yaşayanlar yaylaya daha gelmemişler. Bir ikisiyle muhabbet edeyim diyorum, erkekler oralı bile olmuyor. Hep hızla hareket ediyorlar. Nedenini sonra anlıyorum. Yaylada hava çok değişken. Ne yapılacaksa bir an önce yapılmalı.

İnişim, en az çıkışım kadar heyecanlı. Taçlandıran an ise yaylaya çıkan keçi, koyun sürüsüne yol verişim. Arabanın sağından solundan geçiyorlar. Çoban köpekleri çok akıllı sürüyü bir tanesi önden, diğerleri arka ve yandan takip ediyor. Boyundan büyük çanı taşımanın bir gururu olsa gerek, ama bu ağır çanı taşımanın bedeli rampada geride kalmak oluyor.

Dönüşte Trabzon’da çok tavsiye edilen bir restoranda mola verdim. Bordo Mavi. Randevu istendiğini bilmediğimden doğrudan içeri girdim. Küçük bir yer ve eminim fındık bahçelerinin üstünden bir zamanlar denizi görmek mümkün olabilirmiş. Yandaki masada ilginç bir buğulama var. Önce balık çorbasını denemek istiyorum. Garson çok kurnaz, salatanızı soğanlı mı soğansız mı almak isterdiniz diye soruyor? Salata istememi şart koşuyor, zekice. Barbun harika, balık çorbası enfes, buğulama ise tekrar geri gelmeyi gerektirecek kadar lezzetli ancak biraz acı. Acının nereden geldiğini merak ediyorum. Garson yanıma yaklaşıyor. Pardon, bunun acısı nereden? Suratıma anlamaz gözlerle bakıyor. Nereden olacak tabi ki bizden. Tüm başların bana dönmesine neden olacak bir kahkaha atıyorum.
Yazıldığı tarih: 25 Eylül 2017
Bu yorum, bir Tripadvisor üyesinin öznel görüşü olup Tripadvisor LLC şirketine ait değildir. Tripadvisor, yorumlar üzerinde kontroller yapmaktadır.
Bu, sizin Tripadvisor kaydınız mı?
Bu işletmenin sahibi veya müdürü müsünüz? Yorumlara yanıt vermek, profilinizi güncellemek ve bunun gibi pek çok şeyi yapabilmek için kaydın size ait olduğunu ücretsiz olarak doğrulayın.
Kaydınızın denetimini alın

Örümcek Ormanı Tabiatı Koruma Alanı - Gümüşhane - Örümcek Ormanı Tabiatı Koruma Alanı Yorumları - Tripadvisor

RestoranlarUçak BiletleriSeyahat HikâyeleriGemi SeyahatleriKiralık Arabalar